Röportaj | Gökhan Türkmen

Sevgili Gökhan Türkmen, 2018 yılının sonbahar ayında çıkaracağınız yeni albümünüzün öncesinde “Lafügüzaf” isimli yeni şarkınızı dinleyicileriniz ile buluşturdunuz. Şarkının hikâyesi nedir?

Şarkıyı Ozan Turgut yazdı. İki dörtlük şeklindeydi. Sonrasında bu dörtlükleri müziğe oturttuk. Çok da hoşuma gitti. Lafügüzaf’ın ne demek olduğunu ben de bilmiyordum. Ozan değişik şeyler yazar, bulur ve araştırır. Bir kelime bulalım çok acayip olsun, kimse de bilmesin derdinde yapmadık şarkıyı. Şarkının sözleri Ozan Turgut’a, müziği bana ait. Düzenlemesi ise GT Band ve Bora Uzer’e ait.

 

  Lafügüzaf’ın video klibini kim yönetti? Nerede çekildi ve size kimler eşlik etti?

Klibin yönetmenliğini Damla Yolaç üstlendi. Yalova Tersanesi’nde, yük gemisinde çekimimizi gerçekleştirdik. Klibin gemide çekilmesi, yönetmenimiz Damla ve ekip arkadaşlarımın ortak kararıydı.  Ben de açıkçası, bir kadınla adam arasındaki aşkı anlatmaktan sıkılmıştım. Sürekli aynı hikâyeyi anlatıyormuşuz gibi geliyordu. Bu defa farklı bir şey yapalım dedik. Çekimleri, sıvı yük gemisinde gerçekleştirdiğimiz için kısacık da olsa, oradaki çalışanların zorluklarını işlemek istedik. Klibi çekmeye başlamadan önce, çalışanlarla ve kaptanlarla da konuşarak karşılaştıkları zorlukları anlatmaya çalıştık.

 

 Popüler kültürün bir parçası olmanıza rağmen; popüler kültürün hızlıca bozamadığı bir duruşunuz var. Sahne ışıkları altında olan biri, kendini egosal çıkmazlardan nasıl korur? Sizin kalkanlarınız nelerden oluşuyor?

Yaptığım işler ve şarkılarımı göz önüne alırsak, popüler kültüre hizmet etmediğimi düşünüyorum. Evde veya dostlarımın arasında bir rock star edasıyla bulunmuyorum. Yapım ve karakterim bu şekilde değil. Elbette herkeste ego olmalı ama bunun oranı çok iyi yapılmalı. Ben, bunun dengesini güzel bir şekilde konumlandırdığımı düşünüyorum. Kalkan demeyelim de, kendimi bir şekilde egosal savaşlardan korumaya ve çok fazla bu tip kişilerin arasında olmamaya gayret gösteriyorum.

 

 İmzanızı attığınız şarkılar, bir şekilde biliniyor, dinleniyor, seviliyor. Siz şarkının doğru şarkı olacağını, kitlelere ulaşabileceğini nasıl anlıyorsunuz? Doğru şarkı formülünüz nedir?

Ekip olarak çok iyi bir elektriğimiz var, aile gibiyiz. Bundan 10-15 sene sonra da dinlenecek, daha ileriye dönük işler yapmaya gayret ediyoruz. 2008 yılında çıkardığım “Büyük İnsan” şarkısı hala dinleniyorsa, doğru yolda olduğumu düşünüyorum. Olabildiği kadar modern dünyayı takip etmeye çalışıyoruz. Elimizden geldiği kadar sanat yapmaya çalışıyoruz.

 

 Bu aralar gündeminizi en çok ne meşgul ediyor?

Bu aralar, eski ismi Deney Evi olan çok değerli bir stüdyo devir aldık. Yenilenen ismi GTR Deney Evi. 17 yıldır hizmet veren, profesyonel prodüksiyon stüdyosu. Biz de “Ara” ve “Sessiz” albümlerini burada kaydettik. Kapanıyordu ve bunu kabul edemedik. Ekipçe devraldık ve şimdi bütün işlerimizi oradan yapacağız. Hem kendi sanatçılarımız için hem de tüm sanatçı dostlarımız için iyi bir yer olmasını sağlayacağız. 23 Ekim’de, sevdiğimiz dostlarımız ile açılışını gerçekleştirdik. Sağ olsunlar, bu güzel günde bizi yalnız bırakmadılar.  Bir yandan da, GTR Müzik firmamızda, aktif bir şekilde sanatçılarımızın işleri devam ediyor. Şarkıcı olmadan önce, hep iyi bir prodüktör olmak istiyordum. Birilerine yol gösteriyor olmak, fikir vermek, prodüksiyonunu yapmak beni heyecanlandırıyordu ve bunu yapabilmek için iyi bir ekibe, güvendiğim insanlara ihtiyacım vardı. Sevgili eşim Sinem ve çok yakın dostum, kardeşim Fatih Tansarıkaya’yla birlikte bunu gerçekleştirebileceğimi gördüm ve hiç düşünmeden adımımızı atmış olduk.

 

 Aile babası bir sahne sanatçısının hayatı nasıl olur? Sonuçta işinizi yapabilmek için sürekli seferi haldesiniz… 

Diğer ailelerden çok da fazla farklılıklar olduğunu düşünmüyorum. Şehir dışındaki işlerimde kızlarımı çok özlüyorum. Fakat onlarla bir arada olduğum zamanlarda, kaliteli zaman geçirmeye gayret ediyorum. Her konularına özen gösterip onlara çocuk değil de, bir birey olduğunu ve önemli olduklarını hissettirerek sohbet etmeye çalışıyorum.

 

 Çok hoş ve sizi doğru taşıyan bir eşiniz var. Sinem Hanım’dan biraz bahseder misiniz? Sanırım sizinki lise aşkı değil mi?

Sinem ile evlenmeye karar vermeseydik, muhtemelen ben evlenmezdim. Yıllardır birbirimizi tanımanın vermiş olduğu güven ve birbirimize duyduğumuz saygı neticesinde; beni çok iyi anlayabilen, ne demek istediğimi algılayıp koordine eden biri. Lise döneminde, ben Sinem’den hoşlanıyordum ama aramızdaki dostluğun bozulmaması için açılamamıştım. Kısmet bu zamanaymış. Benim hayattaki en büyük şansım Sinem. Birlikte hayal kurup hayata geçirmenin vermiş olduğu mutluluk ile işlerimizi daha keyifli yapabiliyoruz.

 

 Hayattaki en büyük hassasiyetiniz nedir?

Hayattaki en büyük hassasiyetim; çocuklar ve çevre kirliliği. Özellikle baba olduktan sonra çocuklar ve çevre kirliliği ile ilgili elimden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyorum. Ben ve ekibim, sosyal sorumluluk projeleri ile birlikte, insanlara farkındalık yaratmak adına dikkat çekici işler yapmaya çalışıyoruz.

) En çok neye sinirlenirsiniz?

Haksızlık. Tahammül edemem.

 

1 Sizi en çok ne motive eder?

Şarkılarımın 10 yıl sonra da dinlenilip; ‘’Tebrik ediyorum, aradığımız ve duymak istediğimiz şarkı işte bu’’ denilmesi.

%d blogcu bunu beğendi: