DİKKAT! BAĞIMLILIK YAPAR: AUDİ R-8

Bir anda 9 derece birden düşen hava sıcaklığı, sonu belli olmayan yağmurlar ve bu yağmurlara zaman zaman “bardaktan boşalırcasına yağıyor” diye  yaptığımız benzetmeler, hep Ekim’in değişmezlerinden. Sonbaharın bağıra bağıra “ben tamamen geldim” demesi de; trafiğin, kalabalığın, zamanın değerini kaybettiği günlük yaşamlarımıza döndüğümüzün kanıtı gibi. Bu yazımda size, yine benim için şahane araba kategorisinde olan, hatta bir üst kategoride olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğim bir arabanın, hatırlarsanız daha önceki yazılarımdan birinde kan bağı olan efsane RS-6’yı yazdığım dünyaca bilinen “Audi” markasının R-8 modelinin, aklınızda ve biraz da hayallerinizde kalmasını sağlamaya çalışacağım. Dergiyi yeni almaya başlayanlar için yine, yeni, yeniden markanın tarihçesine, eskilerden biraz copy paste yapalım.

 

Bir Alman otomobil şirketi olan Audi’nin merkezi IngolstadtBavarya’da bulunmaktadır. Kurucusu August Horch olan şirketin geçmişi, 1899 yılına dayanmaktadır. İlk Horch otomobilini 1901 yılında üreten August Horch, tasarımıyla büyük dikkat çekmiştir. 1910’da yaşadığı sorunlar sonrasında, ortakları tarafından şirket dışında bırakılan Horch; yaptığı tasarımlara artık adını veremez olmuştur. Bunun üzerine, eski Almaca’da “dinle” anlamına gelen Horch’un Latince karşılığı olan Audi’yi, yeni markası olarak görücüye çıkartmıştır. 22 yıl tek başına olan şirketi yöneten Horch, 1932 yılında DKW ve Wanderer şirketleriyle ortaklık yaparak birleşmiştir. Auto Union’un kullandığı birbirine bağlı dört halka, Audi markasnın logosu olarak belirlenmiştir. Bu birbirine bağlı dört halka, markayı oluşturan Horch, Audi, DKW ve Wanderer şirketlerini temsil etmektedir.

 

Marka 1970’lerde, bir motosiklet üreticisi olan NSU şirketiyle birleşmiştir. Sonraki 30 yılda Audi, yüksek güce sahip birçok model sunmuş ve 1980 yılında otomobil dünyasında bir devrim niteliğinde olan “Quattro” modelini, ilk kez turbo bir spor arabasında kullanmıştır. (Quattro: Sürekli dört tekerlekten çekiş). Sonrasında tüm otomobil markaları, bu Quattro teknolojisini kullanmaya başlamıştır. Gelişen teknolojiye paralel olarak kendisini geliştiren Audi, dünyanın en gelişmiş motorlarını kullanmaya başlamıştır. Markanın bir diğer başarısı ise; 2000 yılından itibaren, 24 saat yarış süresi olan Le Mans yarışını, 4 yıl ardı ardına kazanması olmuştur.

 

Yağmurların başlamasıyla artık çetin hava şartlarının da başladığı şu sıralar, Audi R-8, Quattro özelliğiyle tam da “zaman benim zamanın” dercesine yazımın başrolünü alıyor. Quattro (4 tekerleğin aynı anda çekiş gücüne sahip olması) özelliğiyle Audi R-8, “super spor car” statüsünde üst sıralarda yer alıyor. Bana sorarsanız; R-8’in en büyük karakteristik özelliği, sahip olduğu V tipi sıralanmış 10 silindirli motoru. Öyle ki, bu 5.2 litrelik V10 motor,  540 hp (beygir gücü) güç ve 540 Nm tork üretiyor. 0’dan 100 km’ye 3,5 saniyede çıkması ve 320 km. olan sürati dikkat çekiyor. 7 ileri S tronic şanzımana sahip R-8’in, gerek bu teknik rakamlara sahip olması gerekse iç ve dış görüntüsünde lüks ve aerodinamik detayların itinayla bir araya gelmesi, vazgeçilmez olabileceğinin sinyallerini açık açık veriyor.

Benim arabalar için oluşturduğum All-Star takımımda yer alan Audi R-8’e, ülkemizde binebilmenin karşılığının 435.000 Euro yani yaklaşık 3.131.435 TL olması, şimdilik hayallerdeki yerinde kalmasına neden olan bir rakam açıkçası.

Şahane geçen bir Ekim ayı olsun herkese.

Kasım’da yine BeMan sayfalarında karşılaşmak üzere, bol keyifler…

 

Not: Bir söylentiye göre yeni nesil Audi R-8 bağımlılık yapıyormuş. Benden söylemesi.

 

Engin Tozak

%d blogcu bunu beğendi: