DJ FUNKY ‘C’ (Cem Nadiran)


Amerika’da yaşadığı dönemde Dünya şampiyonu İtalyan müzisyen Mario Ballestra’dan özel müzik dersi alan ve bununla birlikte 9 yıl akordeon eşliğinde klasik müzik eğitimini tamamlayan Cem Nadiran (Dj Funky‘’C’’), 1993 yılında Türkiye’de Power FM’in düzenlediği yarışmada, Türkiye DJ şampiyonu oldu. 3 yıl üst üste DMC Dünya DJ Şampiyonaları’nda, jüri üyesi olarak Türkiye’yi temsil etti. DJ ve MC olarak bilinse de, bugüne kadar birçok Türk ve yabancı sanatçı ile ortak performans ve düet yapan, birçok sanatçının albümünde, söz yazarı ve rap performans anlamında çalışan Cem Nadiran’a merak ettiklerimizi sorduk…

 

  1. Müzik sektörüne girişin nasıl oldu? Müziğe olan ilgin çocukluktan mı, yoksa zamanla mı fark ettin?

Babamız müzikle çok ilgili olduğu için evimizde müzik her daim hâkimdi ve çocuk yaşlarımdan beri hayatımın merkezindeydi… Babamın bu ilgisi, sizin de bildiğiniz gibi hayatıma ve beraberinde kariyerime oldukça etkili bir şekilde yansıdı. Çocukluğumdan yetişkinliğime, her daim elimin altında bir elektronik cihaz ya da bir müzik enstrümanı oldu. Müzik, hayatımın ayrılmaz bir parçası haline geldi -ki hala da öyle. Müzik sektörüne profesyonel anlamda girişim ise ortaokul yıllarımda gerçekleşti. Katıldığım bir yarışmada Türkiye şampiyonu olarak kariyer hayatımın ilk adımlarını atmış oldum. Power FM’in ilk şampiyonuyum ve 1993 senesinden beri yayındayım. Her zaman “o yarışmaya iyi ki de katıldım” derim çünkü gerçekten de müziksiz bir hayat düşünemiyorum.

 

  1. Neden “Funky C”? İsminin çıkış noktası nedir?

DJ FUNKY ‘C’, 1982 senesinde, grafiti yaparken aklıma gelen ve bu şekilde bulduğum bir isim… Sprey boya ile bir duvara grafiti yaparken, altına kendi adınızı ve soyadınızı yazmazsınız; herkesin bir TAG ismi vardır. O dönemde dünya çapında patlayan hip-hop kültürü oldukça popülerdi ve hayatın her alanına yayılmış, yaşamları etkisi altına almıştı. Ben de hip-hop kültürüyle grafitiler yapıyordum ve bir lakaba ihtiyaç duyuyordum. Funk müzik türünü çok sevdiğimden ve ritimleri bana çok hitap ettiğinden, adımın baş harfi olan C ile Funk müziği birleştirdim. Ortaya çıkan Funky C kulağıma çok hoş geldi; ses tınısı ve kafiyesi de vardı. İşte o yıllardan beri kullandığım bu isim, 1993 senesinde Power FM Türkiye DJ şampiyonu olunca da tam olarak tescillendi ve o günden bugüne DJ FUNKY ‘C’ ismini kullanmaya devam ediyorum.

 

  1. Bir DJ olarak, sen ne tarz müzik dinlersin? Moduna göre müzik seçimlerin değişir mi? DJ FUNKY ‘C’ – Her saatin, her ortamın bir müziği olduğuna inanıyorum. İşim gereği her türden ve tarzdan çok fazla müzik dinliyorum. Zaten işim gereği de müziğin her türlü alanına hâkim olmam gerekiyor. Kişisel olarak dans müziğinin yanı sıra hip-hop dinlemeyi tercih ediyorum. Yeni trend, günümüzün modası haline gelen etnik müzik de her daim ilgimi çekmiştir. Gündüz saatlerinde, genelde çalıştığım radyo Power FM’i dinliyorum. Bununla beraber mutlaka farklı dünya müziklerine de kulak verir, araştırarak yeni keşifler yaparım.

 

  1. Seni dinlemek isteyenler, seni nerelerde bulabilirler?

2018 yaz sezonu, benim için oldukça yoğun ve keyifli geçiyor. Yurtiçinde ve yurtdışında performans sergilediğim ve daha da sergileyeceğim güzel bir programım var. Bu konuda Instagram’dan da çok soru alıyorum ve elimden geldiğince hepsine geri dönüş yapıyorum. Buradan sizin aracılığınızla da tekrar etmek isterim; beni izlemek, dinlemek isteyenler, tüm etkinlik takvimi ve çalacağım, gideceğim yerleri @djfunkycmusic Instagram hesabımdan takip edebilirler. Eylül ayının sonuna kadar, Kos Adası, Çeşme, Alaçatı, Bodrum performanslarıma devam edeceğim ve Ekim’le yani şehre dönüşle beraber yeni dönem planlarına hızla başlayacağım. Kış sezonu performanslarımı da en kısa zamanda güncel olarak duyuracağım.

 

  1. Bugüne kadar Türkiye’de ve yurtdışında birçok ünlü isimle çalıştın. En çok aklında kalan düet hangisi oldu?

Müzik yarattığımız, müzikal anlamda oldukça iyi anlaşabildiğimiz Azerbaycan asıllı Alihan Samedov, benim için unutulmazdı… Kendisi birçok enstrümanı tam bir virtüöz edasıyla çalabilen müthiş bir müzisyen; aynı zamanda da çok başarılı bir besteci… Alihan Samedov’dan çok şey öğrendim. Sahnedeyken sanki uzun zamandır bir aradaymışız, daha önce birçok kez beraber performans sergilemişiz gibi uyumlu ve keyifli hissettim. Elbette bu enerji de, performansımıza bariz bir şekilde yansıdı ve müthiş bir gösteri, dinleyenlerden muazzam bir ilgi ortaya çıktı. Ortak performanslarda büyük keyif aldığım, benim için özel anılara sahip isimlerden bir diğeri de; ne yazık ki geçtiğimiz sene, oldukça erken bir zamanda kaybettiğimiz AVICII… Dünya çapında bir DJ ve prodüktör olan AVICII, başta tevazu sahibi muhteşem bir insandı ve onu tanımak büyük bir keyifti… AVICII’yle sahnede, 20-25 dakikalık ortak bir performans sergiledik. O da içinde, hayatının odağında müzik olan insanlardan biriydi ve alanında çok ama çok başarılı bir DJ, prodüktördü… Tanıştığımız an frekanslarımız hemen uyum sağladı ve geçirdiğimiz anlar benim için unutulmaz…

 

  1. Kariyerinle ilgili yakın gelecek planlarında neler var? Yakın zamanda seni hangi projelerde göreceğiz?

Geçmişe dönüp bakınca ne kadar yoğun çalıştığımı daha da iyi fark ediyorum. Şarkılar, performanslar, remixler, coverlar, bu yoğun tempomda hep bir kenarda bekledi ve tam olarak bitiremedim. Uzun zamandır üzerinde çalıştığım yepyeni birkaç şarkım var. Tüm bu beklettiğim işlere zaman ayırıp kendi müzik stilimi ayrıca sergilemek istiyorum. Bu çalışmamda genç ve yetenekli Türk isimlere de yer vereceğim. Şu an için 10 şarkılık bir albüm düşünüyorum ve yakın gelecekle ilgili ilk planım bu yönde… Ayrıca müzik konusundaki bilgileri ve deneyimimi paylaşabileceğim bir platform da oluşturmak istiyorum. “DJ’lik denen şey nedir? Nasıl başladı? Nasıl yapılır ve geliştirilir?” gibi insanların aklına takılan tüm sorulara doğru cevaplar veren, gençlere arkadaş gibi yol gösteren, anlatan ve aktaran bir kurgu var aklımda. Belki bu bir Youtube serisi olabilir, belki de bambaşka bir mecrada, yenilikçi bir yaklaşımla ortaya çıkabilir. Bilemiyorum ama emin olduğum tek şey; bunu bir an önce yapmak istiyorum ve inanılmaz heyecan duyuyorum.

 

  1. Moda ve trendleri takip eder misin? Giyim tarzında, oturmuş ve sadece sana özel olan noktalar var mı?

Gerçek bir ayakkabı tutkunu olduğumu ve alışverişte ilk olarak ayakkabılara yöneldiğimi itiraf etmeliyim. Belli modeller ve markalar dışında ayakkabı tercihimi pek değiştirmem. Modayı genel anlamda tabii ki yakından takip ediyorum. Renkler, kesimler, paça boyları ve stil dünyasına yön veren yeni trendler, kendimi bildim bileli dünyamda oldu ve yakından takip ettiğim konular… Ama bu demek değil ki sırf trend diye, moda oldu diye hepsini uyguluyorum. Bence stil özgün olmalı. Sırf moda diye sizi yansıtmayan bir giyim tarzı, ortaya iyiden ziyade kötü bir tablo çıkarır. Benim giyim tarzım daha çok hip-hop kültürünü yansıtan, ağırlıklı olarak Funk bir stil… Zaman zaman retro da olabiliyor. Ne de olsa 80’ler efsane bir dönemdi ve günümüz moda akımlarında da sık sık karşımıza çıkmaya devam ediyor. Ayakkabı konusunda az önce de söylediğim gibi belli markaları tercih ediyorum hem konforlu olmaları hem de sağlıklı yapılarından dolayı. Ancak giyim konusunda marka takıntım yok. Alaçatı’daki pazardan da tişört alabilirim, denk geldiğim bir mağazadan da… Kendime yakıştırıyorsam ve stilimi doğru yansıtıyorsa benim için OK!

 

  1. Bugüne kadar gittiğin ülkelerde seni en çok etkileyen hangisi oldu? Seyahatlerini genelde iş amaçlı mı yaparsın, tatil amaçlı mı?

Temmuz ayında, Belçika’da 400,000 kişinin katılımıyla gerçekleşen Tomorrowland beni muazzam etkiledi. Düzeni, operasyonu, çalışanları, festival alanındaki temizlik ve katılımcı profili muhteşemdi… İş amaçlı gitmiş olsam da, orada olmak, bu büyük organizasyonun kusursuzluğuna yakından, birebir şahit olmak eşsiz bir deneyimdi… Müziğe ve festivallere ilgisi olanlara, kendilerine fırsat yaratarak hayatlarında bir kez bile olsa Tomorrowland’e gitmelerini mutlaka tavsiye ediyorum. Şimdi planlarım arasında, sabırsızlanarak beklediğim Burning Man var. Müzikal anlamda Belçika desem de, kültürel anlamda Uzakdoğu, her zaman favorim… Bu iki rota da beni gerçekten çok etkiliyor. Uzakdoğu’nun hem doğası, hem kültürü, hem mutfağı, hem de misafirperverlik anlayışı gerçekten çok özel… Bu yüzden de, Uzakdoğu’da gerçekleşen bu tarz etkinliklere mutlaka gitmek ve deneyimlemek istiyorum.

 

  1. İşin oldukça yoğun ve sosyal… Bu, günlük yaşantını ve ilişkilerini nasıl etkiliyor?

İşimi gerçekten çok seviyorum ve dolayısı ile sosyal olmaktan, sosyalleşmekten de büyük keyif duyuyorum. Zaten benim işimin özünde insan var; radyoda çalarken, canlı performanslarımda, müziğin her anında insan var. Dolayısı ile bundan sıkılmanın, zaten en başta yaptığımız işin özüne ters olduğu inancındayım. Bana herkes, her an ulaşılabilir; radyodayım, televizyondayım, Instagram’dayım, Twitter’dayım… Kısacası hep aktifim. Bu mecralarda aktif yaşayarak her gün ilişkilerimi geliştiriyor, güzel insanlar tanıyor, güzel dostluklar kuruyorum. Günümüzün en yaygın iletişim aracı olan sosyal medya ise, bu anlamda muazzam bir ortam; gördüğüm ilgiden oldukça memnunum. Her gün yüzlerce mesaj, soru ve yorum alıyorum; olabildiğince de herkese cevap vermeye çalışıyorum.

 

  1. Ölmeden önce “mutlaka yapmalıyım” dediğin şey nedir?

Teknolojiyi hep var olabilmek adına kullanarak gelecek nesillere bir şeyler bırakabilmek, en büyük hayallerimden… Az önce de belirttiğim gibi; DJ olmaya dair deneyimlerimi, teknik bilgimi paylaşarak gençleri aydınlatmak, yol göstermek, video ya da paylaşımlarda bulunarak yaptığım işle unutulmamak, birikimlerimle kalıcı olmak istiyorum.

%d blogcu bunu beğendi: