COOL İNGİLİZ

“Yaz geldi geliyor, bu yaz bol sıcak geçecek, tatil planı yaptık mı, en iyi deniz nerede, nasıl, neden, ne zaman” derken yazın son çeyreği olan Ağustos ayına geldik bile. Hatırı sayılır sıcağın yaşandığı ülkemizde, tatilin tatil sayıldığı beldelerde, havuzun denizin tadını çıkaranlardan mı, yoksa yıllık iznini harcamış ve şu an çalışmak zorunda olup  kısa kısa kaçamakları değerlendirenlerden misiniz? Ne fark eder ki? Şu an yaptığınız şey, sizi her şeyden bir lokma uzaklaştıracak bana güvenin.

Ağustos sıcağını hissettiğimiz ve yaz bitiyor mesajını yaşadığımız bu ayki yazımda, sizi doğuştan cool olan bir İngiliz ile buluşturmak istedim. Aslında tanıdığımız ve bildiğimiz Jaguar markasının, bilinenlerin dışında olmaya aday “F-type R” modelini yazmak istedim. Tabii ki öncelikle Jaguar tarihindeki ufak turumuzdan sonra, cool İngiliz F-type R modeline göz atacağız.

Tarih 1922 yılını gösterdiğinde, 22 yaşında olan motosiklet tutkunu Williams (Bill) Lyons, yakın arkadaşı William Walmsley ile karar verip ortak olarak Swallow Motosiklet Yan Sepeti Şirketi’ni kurdu. Bu iki kafadar, 1927 yılında, motosikletlerde kullanılan iki kişilik yan sepeti  tasarladı. Blackpool’da oldukça gösterişsiz ve az elemanla motosiklet ek parçası üretimi ile sektöre adım atan bu iki kafadarın daha büyük ve daha etkili hayalleri vardı. 1935 yılında ‘SS Jaguar’ adıyla görücüye çıkan marka, ilk spor araba modelleri olan SS 90 ve SS 100’ü otomobil severlere tanıttılar. İki kafa da, bu sunumla beraber hayallerindeki geleceğin temellerini atmış oldular. Yalnız fark etmedikleri ve markalarına negatiflik katan bir durum vardı. Markalarının başındaki ‘SS’ kelimesi, nazilerin unutulmaz suç örgütüne bağlı olan SS subaylarını anımsattığı ve bağlantılı sanıldığı için hemen kaldırıldı. Marka bundan sonra hayatına, daha pozitif ve dinamik olan ‘Jaguar’ ismiyle devam etmeye başladı. Marka 1950’lerde otomobillerini Kuzey Amerika adı ile Amerika Birleşik Devletleri’ne  ihraç etmeye başladı. Tarih 1951 yılını gösterdiğinde, Jaguar markası “Mark 7 Saloon” modeli ile Amerikan otomotiv pazarına ilk resmi adımını atmış oldu.

 

Hayallerinin peşinden koşan ve bir bir gerçekleştirmeye başlayan bu iki kafadardan ve şirketin kurucularından olan Bill Lyons, otomotiv sektörüne yaptığı başarılı katkılarından dolayı, İngiltere’de kraliçe tarafından “Şövalye” ünvanı alarak Sir William Lyons olarak anılmaya başlandı. William Lyons’un “sir” ünvanını alması ve Jaguar markasının Amerika kıtasına emin adımlarla yayılması, markanın başarısının kanıtı olarak değerlendirildi. Fakat bu cool İngiliz markası için 1960’lı yılların başı, hiç tahmin edilemez bir şekilde maddi yönden sıkıntıların başladığı tarihti. Maddi sıkıntılardan dolayı Jaguar, yüksek maliyetli yarış organizasyonlarından ayrılmak sureti ile tabiri caizse kemerleri sıkmaya başladı. Bu sıkıntılı ve kötü dönemi atlatmak için popüler bir otomobil üretmek isteyen cool İngiliz Jaguar, E-type modelini  görücüye çıkarttı. 1984 yılındaki sermaye artırımından sonra, Jaguar ciddi anlamda bir büyüme ve gelişme kaydetti. 1960 yılından bu yana Daimler firması ile ortak olan Jaguar, her zaman en lüks ve en çok satan modellerinin “Daimler” olmasından büyük gurur duymuştur. Son olarak; Jaguar markası 1990 yılında, yine bir otomobil devi olan Ford tarafından satın alınmış ve günümüze kadar gelmiştir.

 

Şimdi bu cool İngiliz’in bilinenlerin dışında olmaya aday, hatta artık adaylıktan asil üyeliğe kesin olarak terfi etmiş “F-type R” modeliyle münasebete girelim biraz da. İlk olarak; 2014 yılında, dünyadaki otomobil severlerin karşısında podyuma çıkan F-type R, performans otomobili severlere “ben buradayım” dedi. Çok büyük olmayan kasasının içindeki yakışıklı ve sade spor tasarım, onu tadından yenmez hale getirdi. Tabii ki etkileyici ve dururken bile ne kadar hızlı olduğunu gösteren dış çizgilerini de es geçmemek boynumun borcudur.

 

Bilirsiniz; fabrikadan çıkışında performansın ve yakışıklılığın üst seviyede olan arabalar, benim için listeye girmeye hak kazanır ve yazılarımda rol alırlar. İşte F-type R da, tam bu yüzden listemde ve yazımda rol almayı hak etmiştir. Dediğim gibi, çok da büyük olmayan kasasının altında, çok da küçük olmayan teknik özelliklere sahip bir motor barındırmakta. 680 Nm tork üreten Jaguar’ın olağanüstü 5,0 litrelik V8 550 hp( beygir gücü)ye çıkan supercharged motorun, 0’dan 100 km’ye 4.1 saniyede ulaşması hiçte şaşırtıcı olmasa gerek. Bu performansın yüksek olduğu rakamların yanına bir de daimi 4 çeker olmasını eklersek, ekmek kadayıfının arasına kaymak koymakla aynı hissi yaşarız sanırım. Bu cool İngiliz’e ülkemizde binmenin maddi karşılığı ise; yaklaşık 195.000 Euro. Yani bugünkü kurla 1.100.000 TL gibi bir rakamı, aldığınız galerinin hesabına eft veya havale yapmanız kadar kolay. Yalnız unutmayın, cepbank kullanıcısıysanız günlük limiti biraz aşan bir işlem olabilir ve şubeye gitmeniz gerekebilir. Şaka bir yana, çok az sayıda olan ve az kişinin tercih ettiği bir modele binmek, bence paha biçilmez.

Engin Tozak

%d blogcu bunu beğendi: